HİPOGLİSEMİ VE PSİKOLOJİK DURUM İLİŞKİSİ
Bazı psikolojik değişiklikler, kan şekerimizin aşırı düşmesinden kaynaklanabilir. İster uyuyor olalım, ister uyanık ve zihnen meşgul; beynimizin tükettiği enerji miktarı aynıdır. Ve, beyin metabolizmamızın en çok kullandığı enerji kaynağı da şekerdir.Şeker yetersizliği,Hipoglisemiye; yani, kan şekeri düşüklüğüne sebep olur.
Hipoglisemi,değişik duygusal tepkimelere neden olabilmektedir. Çünkü, beynimizin; diğer organlarımızdan daha fazla enerjiye, dolayısıyla şekere ihtiyacı vardır.Bunun sebebi de; beynimizin, vücudumuzda yakılan enerjinin yüzde 20’sini kullanıyor olmasıdır.Bu yüksek enerji ihtiyacına ve kullanımına rağmen; ne yazık ki beynimiz, enerji depolama görevini kendisi yapamamaktadır.Kullanabildiği enerji miktarı ancak, kendisine ulaşan kanda var olan şeker miktarı ile sınırlı kalmaktadır. Yani; eğer kanımızdaki şeker miktarı azalırsa, beynimizin ihtiyacı olan enerji miktarı yeterli derecede karşılanamaz. Dolayısıyla, bu kan şekeri azalımı, yani Hipoglisemi durumunda; beynimizin performansı da düşmeye başlar ve psikolojik olarak bazı değişimlerin ortaya çıkmasına sebep olur.
Bu değişimlerin en başta gelenlerini şöyle sıralayabiliriz:
•Sinirlilik hali.
•Küsüp darılma gibi alınganlık durumları.
•Öfke nöbetleri.
•Olur olmaz her şeye tepki gösterme.
•Sık ve yoğun bir şekilde ruhsal iniş çıkışlar yaşama.
•Kaygı bozuklukları.
•Huzursuzluk.
•Karamsarlık.
•Yorgunluk,bitkinlik.
•İsteksizlik.
•Baş ağrısı.
•Sabahları uyanmada zorluk,sersemlik hali.
•Depresif haller.
•İleri kronik safhalarda ise,unutkanlık.
•İş ve okul başarısızlığı.
Bu duygu ve davranış değişiklikleri,bazen yanlış teşhislere neden olabilmektedir.Psikolojik yapıda meydana gelen birçok değişim neticesinde hata yapılabilmekte ve kişilere depresyon tanısı konulmaktadır.Alzheimer(Alzhaymer) teşhisi konulan birçok hastanın bile,hastalığının temelindeki esas nedenin Hipoglisemi olduğu bilinmektedir.
Hipoglisemiklerin beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerekir.Beynimizin tek enerji kaynağı şeker olduğu için;vücudumuzdaki şeker miktarının düşmesi beynimizde alarm oluşturur ve biz bu alarmı açlık olarak hissederiz;özellikle de tatlı besinler yeme ihtiyacı duyarız böyle durumlarda.Beynimizin alarm durumunda verdiği uyarıları dikkate almazsak;kanımızdaki şeker miktarı gittikçe düşer ve beyin fonksiyonlarımızda bozulmalar meydana gelir.
Sağlıklı beslenme,Hipoglisemi tedavisinin ilk adımıdır.Medikal tedaviye;ancak,sağlıklı beslenme düzenine rağmen şikayetler devam ediyorsa başvurulur.
Hipoglisemiklerin beslenme konusunda dikkat etmelerı gereken hususlar şunlardır:
•Güne,sıkı bir kahvaltı yaparak başlamaları çok önemlidir.
•Sık sık ve az az yemeli,uzun süre aç durmamalıdırlar.
•Kesinlikle öğün atlamamayı öğrenmelidirler.
•Beyaz un ve şekerden uzak durmalıdırlar.
•Meşrubatlar ve evde sıkılmış olanlar dahil,tüm meyve sularının zararının farkanda olmalıdırlar.
•Tam tahıllı galete,süt ve yoğurt,badem,ceviz,fındık gibi besinleri ara öğün olarak tüketmelidirler.
•Yüksek lifli gıdalar almalıdırlar.
•Şeker ve şekerli gıdalardan,karbonhidrattan uzak durmalıdırlar.Buna dikkat edilmezse;şekerli gıdalar yedikçe insülin salgılanır, insülin salgılandıkça şeker düşer ve yeniden şeker yeme isteği doğar; bu bir kısır döngü haline gelir.Doğru gıda alımı yapmayan kişi için, içinden çıkılmaz bir duruma dönüşür.
•Yağsız kırmızı et ve beyaz et yemelidirler.
•Mutlaka günde 2 litre su içmelidirler.
•Aşırı alkol tüketiminden kaçınmalıdırlar.Aşırı alkol, özellikle de açken tüketilen alkol, şekeri hızla düşürme etkisine sahiptir.
Toplumumuzda yaygın olarak görülmesine rağmen önemsenmemiş olan
Hipoglisemi; bazen, birçok ciddi hastalığın altında yatan temel sebep olabilmektedir.
•Panik atak ve depresyon tanısıyla tedaviye alınan birçok kişinin hastalığının aslında Hipoglisemi olduğu, kapsamlı klinik taramalardan sonra anlaşılmıştır.
•Yine, bunama dediğimiz Demans’ta; şeker düşüklüğü, yani Hipoglisemi gözlenmektedir. Demans’ın ilerleyişini hızlandırmaktadır.
•Hipoglisemi hastalarında yüksek tansiyon daha sık görülmektedir.
•Sık yaşanan düşüklerin temelinde Hipoglisemi yatabilmektedir.
•Gıda alerjisi olan hastaların bazılarında Hipoglisemiye rastlanmaktadır.
Reaktif Hipoglisemi ve Postabsortif Hipoglisemi diye adlandırdığımız iki çeşidi mevcut olan Hipoglisemide,doğru tanı konulması çok önemlidir.
Toplumumuzda yaygın olan Reaktif Hipoglisemi,şeker hastalığı dediğimiz diabetin bir adım gerisi olarak kabul edilir.Oluşum nedeni;aldığımız gıdaların neticesinde,vücudumuzun tepki olarak yüksek düzeyde insülin hormonu üretmesidir.Yemeklerden iki ile dört saat sonra kan şekeri düşmesi yaşanır;baygınlık hissi,çarpıntı,terleme,sinirlilik ve huzursuzluk,öfke patlaması ve tartışma eğilimi gözlemlenir.Beslenme düzeninde yapılan değişiklikler,düzenli egzersiz,şeker ve yüksek karbonhidratlı gıdalardan uzak durmak;Hipogliseminin diabete dönüşmesini önleyici faktörlerdir.
Postabsortif Hipoglisemi ise,sabah öğün atlandığında veya yemeklerden beş saat sonra görülür.Bu tip Hipogliseminin altında yatan sebepler;Hipotiroidi,yani tiroid hormonlarının az salgılanması;adrenal yetersizlik;aşırı alkol tüketimi;yüksek doz aspirin kullanımı ve bazı kişilerin pankreaslarında bulunan iyi huylu tümörlerdir.Şeker düzenleme mekanizması hasara uğramıştır;atak,bilinç kaybı ve zihinsel bozukluk belirgin bir şekilde izlenir.Tedavi edilmediği takdirde vücutta arıza bırakabilir; altında yatan temel problem çözüldüğünde, tamamen düzelme sağlanır.
Şeker düşmesi doğrudan beynimizi etkilediği için;Hipoglisemi,beynimizde travma yaratır.Sonrasında yaşanılan tüm psikolojik belirtiler, beynimizin yaşadığı bu travmanın dışa vurumudur.Tanı konulamayan rahatsızlıklarda ya da yıllarca psikolog ve psikiyatrlarda depresyon tedavisi görülmesine rağmen hiçbir düzelme sağlanamayan durumlarda; hastanın mutlaka kan şekeri ölçümleri yapılmalıdır.
Herkese sağlıklı yaşamlar dilerim...