BİPOLAR BOZUKLUK
İki uçlu duygulanım bozukluğu ya da Manik-depresif diye de adlandırdığımız Bipolar bozukluk; duygulanım alanımızda, enerji durumumuzda ve sosyal aktiviteleri başarabilme yetimizde bozulmalara sebep olan psikolojik ve psikiyatrik bir hastalıktır.
Duygulanım; uyaranlara, olaylara ve düşüncelere, bulunduğumuz an içersinde verdiğimiz duygusal tepkidir.Duygu durum ile karıştırılmamalıdır, çünkü duygu durum; mizacımızı, yani daha uzun bir süreyi kasteder.Duygulanım ise, olaylara verdiğimiz ani tepkilerdir; yani, o anki ruh halimizdir.
Bipolar bozukluğa “ İki uçlu duygulanım bozukluğu “ denmesinin nedeni, hastalığın seyrinde; birbirinden çok farklı süreçlerin geliştiği ve yaşandığı iki ayrı ve aşırı uç durumların oluşmasıdır.
Manik dönem ve Depresif dönem olarak adlandırdığımız bu iki uç durumda; hastanın duygulanımı, yani içinde bulunduğu ruh hali, tamamen birbirinin zıddı belirtiler gösterir.Birinde çok neşeli bir ruh hali içerisinde olan hasta, diğer dönemde tam bir çökkünlük durumu yaşar.
Yine de, bu belirtilerin; şiddeti ve ortaya çıkış şekli açısından, kişiden kişiye değişiklik gösterebileceği unutulmamalıdır.
BİPOLAR BOZUKLUK BELİRTİLERİ
Manik Dönem Belirtileri
•Hiperaktif bir ruh hali
•Aşırı neşelilik durumu
•Mutluluk hissi
•Aşırı özgüven
•Kendini olayların merkezinde görme
•Konuşkanlık
•Uyku ihtiyacının azalması
•Konsantrasyonda bozulma
•Libido artışı
•Hızlı konuşma ve konular arası atlayış
•Düşüncelerde korkusuzluk ve ani geçişler
•Sabırsızlık
•Para harcama isteği
•Alkol ve uyuşturucu kullanımı
•Uç noktalarda huzursuzluk yaşama.
Depresif Dönem Belirtileri
•Genel çökkünlük hali
•Yaşama sevincinin kaybolması
•Enerji düşüklüğü
•Gelecekle ilgili karamsarlık
•Sürekli uyuma isteği
•Karamsarlık duygusu
•Sürekli şüphe içersinde olma
•Sanrılar görme
•Uykuya dalamama
•İştah kesilmesi
•İnsanlarla tartışma hali
•Cinsel isteksizlik
•Rutin işleri yapmakta zorlanma
•İntihar düşüncesi
BİPOLAR BOZUKLUĞUN SEBEPLERİ
Bipolar bozukluğun sebepleri kesin olarak açıklanamamakla birlikte,genetik aktarımın önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.Genetik aktarımın yanı sıra;beynimizdeki bazı kimyasal dengesizlikleri,hormonal değişiklikler gibi bazı biyolojik nedenleri ve stres,bir yakınını kaybetme,cinsel-duygusal veya bedensel istismar gibi travmaları içeren tepkisel ve çevresel faktörleri de Bipolar bozukluk nedenleri arasında sıralayabiliriz.Tüm bu faktörleri baz aldığımızda,her bireyin ruhsal hastalıklara yatkınlığının farklılık gösterdiğini de unutmamalıyız.Örneğin,bize acı veren sıkıntılı bir olayın hayatımıza girmesi;bazılarımızı sadece sarsarken,bazılarımızda bipolar bozukluk gibi ruhsal ya da farklı psikolojik bir hastalığın tetikleyicisi olabilir.
Diğer birçok hastalıkta olduğu gibi Bipolar bozuklukta da alkol,hastalığı alevlendirici olarak karşımıza çıkabilir;alkolün etkisiyle kişi bir anda manik nöbet geçirebilir.Troid bezinin fazla çalıştığı durumlar,kullanılmakta olan bazı antidepresan ilaçlar da hastalığın alevlenmesine sebep olabilir.
Bipolar bozukluk;yaş,cinsiyet,ırk ve kültürel farklılık gözetmeksizin ortaya çıkabilir;15-30 yaşlar arasında daha sık görülmektedir.Görülme oranı % 2-3’ tür.Çocukluk ve gençlik dönemlerinde;duygusal belirtilerden ziyade,davranışsal düzeyde belirtiler daha fazla gözlemlenmektedir.
Hastalık belirtileri kimi zaman Şizofreni hastalığı ile karıştırılsa da;Bipolar Bozukluğun en önemli ayırıcı özelliği,tedaviden sonra tamamen eski normal hale dönülmesidir.
Hastalığın bir diğer özelliği de;atakların daha çok gençlik yaşlarında ortaya çıkması ve yaş ilerledikçe hem atak sayısının azalması,hem de şiddetinin düşmesidir.
Bipolar bozukluk genelde yılda bir kez ve çoğunlukla da bahar aylarında ortaya çıkar.Atakların,yıl içerisinde birden fazla görüldüğü hastalar da bulunmaktadır;o zaman Sık Döngülü Bipolar bozukluk olarak adlandırılır.İlkbaharda ortaya çıkan ataklarda taşkınlık,yani manik dönem yaşanırken;sonbahardaki ataklar,depresif dönemin belirtisi olan çökkünlük şeklindedir.
TANI KOYMA
Zaman zaman hepimiz duygularımızda iniş çıkışlar yaşarız;bazen öfkeli,bazen neşeli anlarımız olabilir.İnsan doğamızda var olan bu duygu geçişlerini hemen herhangi bir hastalığa bağlamak doğru değildir.Hastalık olarak tanımlayabilmemiz için;semptomların uzun süreli olması,kişinin ruh halinde ve davranışlarında ciddi anlamda değişikliklere sebep olması gerekir.
Bipolar bozuklukta,manik ve depresif dönemler arası duygu geçişleri aşırı bir keskinlik gösterir.Tanı koyma aşamasında bu iki dönem atakları çok iyi gözlemlenmelidir;çünkü,bu hastalığa sahip kişiler her gün manik ya da depresif dönemde olmazlar.Bazen,çok uzun bir süre gayet normal bir ruh hali içersindedirler ve çok normal davranışlar sergilerler.Normal geçen bu günlerin ardından,birden bire manik veya depresif döneme girebilirler.Hatta bazen,karma dönem yaşadıkları da görülmektedir.Hastalığın seyri esnasında,hastaların % 40’a yakınında en az bir kez karma dönem yaşandığı bilinmektedir.Karma dönemde manik ve depresif döngüler hızlıdır,bazen bir arada bile gözlemlenebilir;dolayısıyla tanı aşamasında,psikolog değerlendirmesi büyük önem taşımaktadır.
Tanı konulacağı zaman;depresif dönem ile manik dönemin hangi aralıklarla görüldüğüne,her iki döneme ait belirtilerin şiddetine ve etki ettiği alanlara,atak dönemlerinin bireyde yarattığı değişimlere,ek belirtiler olup olmadığına ya da varsa neler olduğuna dair gözlemler büyük önem taşır.Ayrıca kişiye özel olarak farklı bir takım testler uygulanır;beyin fonksiyonlarını saptayabilmek için MR veya diğer görüntüleme metodlarından yararlanılabilir.Tüm bu gözlem ve teknikler sayesinde,kişilerin Bipolar bozukluğa sahip olup olmadıklarının tespiti mümkündür.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Öncelikle belirtmekte fayda gördüğümüz şudur ki;Bipolar bozukluğun tedavi sürecinin genel amacı,meydana gelen atakların etkilerini azaltmak değildir.Tedavinin esas amacı;atakların oluşmasını önlemeye yöneliktir ve ilaçlarla,ayrıca da psikiyatrist ya da bu alanda eğitim almış psikologlar tarafından uygulanacak olan psikoterapi yöntemleri ile tedavi edilmesi mümkündür.
Hastanın işbirliği,tedavi sürecinde çok önemlidir;rahatsızlığını kabul etmiş olması,düzeldiğini düşünerek ilaç alımını ve psikoterapi seanslarını yarıda bırakmaması gerekir.Böyle bir durumda,iyileşmenin mümkün olmadığı gibi;belirtilerin artmasına ve rahatsızlığın ilerlemesine açık zemin hazırlanmış olur.
Tedavi,günlük yaşantıya engel olmaz;aksine,kolaylaştırır.
Aksatmadan devam ettirilen ilaç ve psikoterapi seanslarının;bir daha hiç atak yaşanmayacak şekilde gerçek bir tedavi sunması mümkündür.
Tedavi sürecinin etkili bir sonuca ulaşabilmesi için;hastanın kendi işbirliği kadar,aile bireylerinin desteği de çok önemlidir.Çünkü hasta,ataklar esnasında yaşadıklarını ve kendisinde meydana gelen değişiklikleri bizzat fark edemeyebilir;bu normal bir durumdur.Aile bireylerinin hastalık konusunda bilgi edinmeleri ve eğitilmeleri;bu süreçte,hasta üzerindeki desteklerini esirgememeleri gerekir.
Sağlığınızın kıymetini bilmeniz dileğiyle...