Antisosyal Kişilik Bozukluğu kategorisinde yer alan Psikopatiyi, yani Psikopatlığı, genel anlamda “ Vicdan yoksunluğu ” diye de tanımlayabiliriz.
Psikopat bir kişi, vicdani duygulardan mahrumdur; kendi çıkarları için her yolu mübah sayar. Yaptıklarından en ufak bir pişmanlık duymadıkları gibi, yaptıklarının sorumluluğunu da asla kabullenmezler. Düşüncesiz ve sorumsuz kişilikleri doğrultusunda, yaşam amaçları da belirsizdir. Düşündükleri sadece kendileridir, başkalarına karşı empati duymazlar. Sürekli yalan söylemek, farklı isimler altına gizlenmek, kendi zevkleri için diğerlerini kandırmak gibi davranışlar içersinde olan Psikopat kişiler; her daim kurnazca oyunlar sergilerler.
Diğer insanlara kötü davranmış, onların canını yakmış olmaları ve uyguladıkları psikolojik şiddet Psikopatlar için önemsizdir, kayıtsız kaldığı durumlardır. Aşırı derecede Benmerkezci olan Psikopat kişilikler, gelecekle ilgili planlar yapamazlar.İzledikleri ve önemsedikleri tek şey, kendi dürtüleridir. Diğer her şey onlar için o kadar önemsizdir ki; birilerinin inşa etmeye çalıştığını,
psikopatlar yıkarlar.
Duygusuz oldukları için; sevgi, saygı, şefkat gibi duyguları asla önemsemezler. Aksine, yarattıkları hayal kırıklığından; vermiş oldukları rahatsızlıktan, çektirmiş oldukları acıdan büyük bir haz duyarlar.Bencilliklerini gizlemek için taktıkları “Normal İnsan Maskeleri ” hep vardır.
Psikopat kişiliklerin tedavisi için imkansız demek yanlış olmaz; denenmiş pek çok tedavi yöntemi bulunmasına rağmen,“ Standart ” kabul edilmiş bir tedavi yöntemi yoktur. İlaçlarını kullanmamaya meyilli olmaları da, tedaviyi zora sokan etmenler arasındadır.
Bazı uzmanlara göre; tedaviden ziyade, yönetilmeleri tek çaredir. Kimi uzmanlara göre;“ Bilişsel Davranış Terapisi ” fayda sağlayabilir. Bir başka uzman kesimi içinse; tehlikenin boyutuna göre tek çare, psikopatların güvenli bir hastanede kapalı tutulmalarıdır.
Psikopat kişilikler zeki insanlardır, konuşkan ve çekicidirler. Ancak bu pozitif kişilik özelliklerini; samimi duygu ve empati ifadesi için değil, çevresindekileri etkisi altına almak ve yönlendirmek için kullanırlar. Sinirli bir yapıya sahip olmalarına rağmen, bunu gizleme ustalığındadırlar. Kendilerini insan ve hayvan sever olarak sergilemekte, arkadaşlıkta ve sevgililikte çok iyi oldukları maskesini taşımakta üstlerine yoktur.Yüksek bir özgüvene sahiptirler; ancak bu da, meslek hayatlarındaki rakiplerini küçümsemek ve kendilerini yüceltmek konusunda işlerine yarar. Yalancılık konusunda usta oldukları için korkularını belli etmezler; fakat, davranışlarını kontrol etmekte zorluk yaşarlar. Dürtüsel hareket ettikleri için, yaptıklarının nelere mal olduğunu ve hatalarından ders çıkarmaları gerektiğini asla düşünmezler; hem kendi, hem de karşı tarafın hayatını cehenneme çeviren aynı hatalı davranışları sergilemeye devam ederler.
Psikopatlar ne gerçeğe saygı duyarlar, ne de yaptıklarından dolayı vicdanları sızlar. Pozitif ya da negatif farketmeksizin tüm duyguları o kadar zayıftır ki, utanç duygusu hissetmezler; hissediyor gibi göründükleri tüm duygular psikopatlar için yalnızca sergiledikleri bir oyundur. Yaptıkları tüm antisosyal davranışlar; maddiyata duydukları ihtiyaçtan değil, o tür davranışların kendisine verdiği heyecandandır.
Psikopatlığın nedenlerini araştırırken, fizyolojik ve psikolojik parametreler bir arada ele alınmalıdır. Sevgi ve ilgisiz bir çocukluk dönemi; anne babaların şiddet uygulaması; ebeveynlerin disiplin anlayışlarının tutarlılık göstermemesi; çocukluk döneminden itibaren sorumluluk duygusunun öğretilmemesi; otonom sinir sistemindeki bazı sorunlar; genetik durum ve çevre etkileşimi; araştırmalarda dikkatle ele alınması gereken değişkenlerdir.
Normal ve sağlıklı insanların kişilikleri esnektir.Bu sayede yanlışlarını görebilir, hatalarından dersler çıkarabilirler; kendilerini geliştirmek ve değiştirmek için çaba içerisine girerler; kendilerini ve yaşamlarını daha iyiye yönlendirirler.
Psikopatlarda bu imkansızdır; çünkü onlar kendilerinde en ufak bir sorun görmezler, kendilerini asla hatalı olarak kabullenmezler.Bu yüzden tedavileri de mümkün değildir. Ne psikanalitik yöntem ile, ne de grup terapisi ile olumlu bir sonuç elde edilebilir, Çünkü psikopatlar her konuda olduğu gibi, terapistle de dürüst bir iletişim kurma yeteneğinden yoksundurlar. Terapiyi kabul dahi etmezler; etseler de, bu mutlaka mecbur bırakıldıkları içindir. O zaman da, terapisti kandırmak ve yanlış yönlendirmek için ustaca akıl oyunlarına başvururlar. Onlar için terapi, üstün gelmesi gereken bir savaş; terapist de, yenmesi gereken bir düşmandır.
Oysa gerçek bir tedaviyi kabullenseler ve terapistle işbirliği içerisinde olsalar, davranışlarındaki zararlılık kontrol altına alınabilir. Her ne kadar psikopatlara vicdan ve empati duygularını aşılamak mümkün olmasa da; antidepresanlar ile zararlı dürtüsel davranışlarını kontrol edebilmek mümkün olabilir.
Davranışsal terapilerin de bir nebze olsun fayda sağlayabilmesi için, çocuk yaşlarda başlanmış olması gerekir. Yetişkinlikten itibaren denenen hiçbir yöntemle olumlu bir sonuca ulaşılamamaktadır. Özellikle Karanlık Üçlü diye tabir ettiğimiz gerçek psikopatların tedavisi gerçekleşmez. Onlar hem narsistik özelliklere sahiplerdir; hem amaca giden her yolu mübah sayan Makyavelci kişiliktedirler; hem de tipik psikopatik kişiliklerdir ve terapist de dahil, karşılarındaki bireyin sınırlarını zorlama becerisine sahiptirler.
Vücut sağlığınız kadar, ruhsal sağlığınızı da korumanız dileğiyle...