YALNIZLIK VE SEÇİLMİŞ YALNIZLIK
Yalnızlık ile seçilmiş yalnızlık çok farklı olgulardır.Hayatımızın belirli dönemlerinde hepimiz yalnızlık duygusunu mutlaka hissetmişizdir.Çok doğal ve insani;ancak,bir o kadar da olumsuzluk barındıran bir duygudur yalnızlık...Böyle durumlarda kendimizi;kimsesiz,kaygılı ve büyük bir içsel boşluk içinde hissederiz.Bizi ve duygularımızı anlayacak kimse olmadığına inanır,acı çekeriz.Kaybolmuşluk ve hiçbir şeyden zevk alamama duyguları içersinde çaresizliğe kapılırız.Bulunduğumuz ortamlarda aidiyet duygusunu özümseyemediğimiz için,yabancılaşma belirtileri ortaya çıkar ve rahatsızlık hissetmeye başlarız.Tüm bu durumlar kendi tercihimiz olmadığı için;psikolojimiz olumsuz yönde etkilenir,beynimizi endişeler sarar ve enerji kaybı yaşamamıza sebep olur.
Sosyolojik açıdan baktığımızda;azımsanamayacak kadar geniş bir kesim,yalnızlık duygusu ile yaşamaktadır.Ne yazık ki bu durum,toplumumuzda günümüz gerçeği olarak karşımıza çıkmaktadır.Sosyal medya aracılığı ile binlerce arkadaşa sahip insanların,gerçek hayatlarında tek bir dostlarının bile olmayışı,bu durumun en çarpıcı örneğidir.Normalde yaşlanıldığında hissedilmesi gereken yalnızlık duygusu;ne yazık ki günümüz gençliğini kıskacına almış bulunmaktadır.Aslında tam da sosyalleşme dönemlerinde bulunan bu gençlerimiz;kurdukları sanal arkadaşlıklar sayesinde sosyallikten uzaklaşmakta,yalnızlık hissine daha fazla kapılmaktadırlar.
Seçilmiş yalnızlıkta ise durum farklıdır.Burada,tarafımızca tercih edilmiş bir tek başınalık söz konusudur;böyle bir durumda yalnızlık hissine kapılmayız.Zamanımızı,tek başımıza yapacağımız aktiviteler doğrultusunda planlar;bundan en ufak bir rahatsızlık duymaz,aksine zevk alırız.Evimizde tek başımıza kahvemizi yudumlayarak kitap okumak bile bize büyük bir keyif verir.Yaratıcılığımızı arttıracak faaliyetlerde bulunarak enerjimizi yükseltiriz.Yazarların çoğu mesela;tek başlarına kalarak yazmayı tercih ederler,bu,onlar için bir ihtiyaçtır ve asla rahatsızlık ya da yalnızlık duygusuna kapılmazlar.
Hayata bakış açımızı belirleyen birçok etken vardır.İçinde bulunduğumuz bazı psikolojik durumlar,çevresel faktörler,ekonomik şartlar,eğitim durumu,arkadaşlıklar,olumsuz ilişkiler,uğranılan haksızlıklar,ailevi bütünlük,yetiştirilme şekli,bakış açımızı belirleyen etkenler arasında sıralanabilir.Bu olgulara göre şekillenen bakış açısı;bazen yalnızlığa düşmemize,bazen de yalnızlığı tercih etmemize sebebiyet verebilir.Tercihimiz seçilmiş yalnızlıktan yana ise;yani bu,bizim bilinçli olarak seçtiğimiz bir durum ise;ortada bir psikolojik bozukluk değil,içe dönüş ihtiyacı vardır.Beden ve ruh bütünlüğü içersinde merkeze kendimizi oturturuz,her şeyi kendi isteklerimiz doğrultusunda ve ruhen kendimizi mutlu hissedeceğimiz şekilde düzenleriz.Hesap vermemiz gereken,sadece kendimizizdir;herhangi bir kişinin ya da ilişkinin doğurabileceği problemler ile uğraşmak zorunda kalmayız.Ancak tüm bunlar,bilinçli olunduğu ve aşırıya kaçılmadığı sürece doğru ve huzur vericidir.
Genel olarak dünya toplumlarında oluşan hızlı değişim,beraberinde yarattığı bireyselleşme olgusu ile insanları yalnızlığa itmekte ve bencilliğe düşürmektedir.Bireyselleşme;ancak sağlıklı ve bilinçli olarak düzenlenebilirse,huzur verici ve güvenli olabilir.Yalnız kaldığımız ya da yalnızlığı tercih ettiğimiz zaman ve durumlarda,mutlaka kendi iç sesimizle konuşmayı denemeliyiz.Çünkü yalnızlık soyut bir kavramdır ve yalnızlığın en güzel şey olduğunu ileri sürmek,hatalı bir düşünce sistemidir.Böyle durumlarda kendi iç sesimizle konuşmalı,kendimize sorular sormalı,mutlu olup olmadığımız ya da asıl istediğimizin ne olduğu konusunda fikirler öne sürebilmeliyiz.Yalnız hissettiğimiz veya yalnızlığı tercih ettiğimiz zamanlar;başkalarına değil,kendimize küskün olduğumuz zamanlardır çünkü.Dolayısıyla,yaşama tekrar sarılmak için imzalamamız gereken barış da,sadece ve sadece kendimizledir.Bunu da ancak kendi iç sesimizle konuşarak,kendimize telkinlerde bulunarak halledebiliriz.
Huzurlu ve sağlıklı günleriniz olsun...